top of page

Konkordato Sürecinde Üçüncü Kişinin İpotek Verdiği Taşınmazlar Satılabilir Mi?

  • Yazarın fotoğrafı: Elem DOĞDU ÖZKAN
    Elem DOĞDU ÖZKAN
  • 13 Oca
  • 8 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Oca

Adi konkordato hükümleri uyarınca konkordato davası sürecinde Asliye Ticaret Mahkemelerince geçici ve kesin mühlet kararları ile, davacı lehine İİK.nun 206. maddesinin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklar dışında 6183 sayılı yasa ile yapılan takipler de dahil olmak üzere, davacılar hakkında takip yapılmasının tedbiren yasaklanmasına, evvelce başlatılmış olan takiplerin tedbiren durdurulmasına, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasının önlenmesine, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile yapılmış ve yapılacak takiplerde İİK'nın 295. maddesi uyarınca muhafaza tedbirlerinin durdurulmasına, rehinli malın satışının engellenmesine karar verilmektedir.

Ancak, bu tedbirler yalnızca konkordato davasının davacısı hakkında verildiğinden üçüncü kişilerin ipotek verdiği taşınmazlar yönünden tedbirin durumu ve üçüncü kişinin bu korumadan yararlanıp yararlanamayacağı konusu tartışmalıdır ve yargı kararları arasında da içtihat birliği oluşmuş değildir.

Konkordato davasının davacısı/ davacıları asıl borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilecek ise de Mahkemece verilen ihtiyati tedbir kapsamında asıl borçlu hakkında satış işlemleri yapılamamaktadır. İİK m. 149 hükmü uyarınca, ipotek veren üçüncü kişi ise, bu kişiler yönünden verilmiş bir tedbir kararı yoktur ancak asıl borçlu ile üçüncü kişi arasında İİK’nın 149 ve 149/b maddesi hükümleri gereğince şekli bakımdan zorunlu takip arkadaşlığı vardır.

İlk görüşe göre, şekli bakımdan zorunlu takip arkadaşı olmaları sebebi ile ipotek veren üçüncü kişilere karşı başlatılan takipte, üçüncü kişilerin ipotek verdiği taşınmazlar da satılamaz. Üçüncü kişiler de Asliye Ticaret Mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir kararı korumasından yararlanır. Bu görüşü savunanlar, iflas erteleme kurumu döneminde verilmiş içtihatların konkordato hükümlerine de kıyasen uygulanması gerektiğini savunmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen 02/07/2019 tarih ve 2017/12-760 E., 2017/838 K. sayılı kararda, zorunlu takip arkadaşlığı hususu bu husus açıkça ifade edilmiştir;

“… ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takiplerde ipotek veren üçüncü kişi ise asıl borçlu ile üçüncü kişi arasında İİK’nın 149 ve 149/b maddesi hükümleri gereğince şekli bakımdan zorunlu takip arkadaşlığı vardır. Bu takip arkadaşlığının tıpkı davada olduğu gibi takibin sonuna kadar sürmesi gereklidir. Zorunlu takip arkadaşlarından birinin takipte gösterilmemesi takibin iptali sebebi olup bu konudaki şikayet takibin sonuna kadar süresiz olarak yapılabilir. Asıl takip borçlusu hakkında iflas erteleme kararı verildiğinde asıl borçlu için gerçekleşen satışın durması diğer takip arkadaşı için de satışın durması sonucunu doğurur…"

İİK’nın 149/b maddesi gereğince asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunması ve icra takibi sonuna kadar haklarında birlikte takip yapılması gerektiğinden asıl borçlu hakkında verilen iflas erteleme kararı, ipotek veren üçüncü kişi yönünden de sonuç doğurur. İcra takibi sadece ipotek veren aleyhinde devam ederek ipotek konusu taşınmazın satışı gerçekleştirilemez. Yerel mahkemece Özel Daire bozma kararına uyularak asıl borçlunun ihalenin feshi isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02/07/2019 tarih ve 2017/12-760 E., 2017/838 K. sayılı kararı, e-uyar).

İİK’nın 149. maddesi içeriğinden, asıl borçlu ile ipotek veren arasında zorunlu takip arkadaşlığının bulunması nedeniyle haklarında birlikte takip yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Şu halde, asıl borçlu hakkında iflasın ertelenmesi davası kapsamında verilen tedbir kararının, hem söz konusu kararın niteliği gereği, hem de zorunlu takip arkadaşlığı nedeniyle ipotekli taşınmaz maliki yönünden sonuç doğurmayacağının kabulü mümkün değildir (Yargıtay 12. HD 2018/8672-2019/72 E-K sayılı ilamı).

“…Somut olayda, ipotek veren şikayetçi hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatıldığı, ancak İİK’nun 149. maddesine göre aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunan asıl borçluya takibin yöneltilmediği görülmektedir.

Borçlunun, üçüncü kişilerin ve kamunun menfaatini korumak için konulmuş ‘amir hükümlere’ aykırı olarak yapılmış işlemler, kamu düzenine aykırı olup, bu işlemler için her zaman şikayet yoluna gidilebilir… Bu suretle, Yasa hükmüne aykırı olan bu eksikliğin mahkemece re’sen nazara alınması gerekmekte olup İİK’nun 16/2. maddesi gereğince takibin her aşamasında ve süresiz olarak şikayet yoluyla ileri sürülebilir…” (Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 09/11/2017 tarih ve 2017/4775 E., 2017/13943 K. sayılı kararı, Kazancı).

Bu görüşün bir diğer dayanak noktası ise İİK m. 295 hükmünün, 3. kişilerin rehin verdiği taşınmazları da kapsamasıdır.

İİK m.295/1 hükmü;

“Mühlet sırasında rehinle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez.”.

Hükmünü haiz olup madde metni hiçbir tartışmaya yer vermeyecek kadar açıktır ve “konkordato borçlusuna ait rehinli mal – üçüncü kişiye ait rehinli mal” şeklinde bir ayrım yapmamaktadır.
Bu görüşe göre, rehinli mal kime ait olursa olsun, “rehinli malın satışı gerçekleştirilemez”.

Yargıtayın, konkordato ile birçok noktada benzerlik gösteren ancak 7101 sayılı Kanunla 15/03/2018 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılan iflas ertelemelerde yerleşik içtihatlarında da 3. kişiler tarafından verilen rehinlerin paraya çevrilmesi hususunda, konkordato borçlularının ihtiyati tedbir kararlarından yararlanmaları gerektiği vurgulanmıştır.

“… iflasına ertelenmesine karar verilmiş olsa da, İİK 179/b-2. maddesi gereğince borçlu şirket hakkındaa ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başlanmasında yasaya uymayan bir yön yoktur. Ancak, aynı madde hükmüne göre, ipotekli taşınmazın satışı gerçekleştirilemez. Ne var ki, burada çözümlenmesi gereken sorun, hakkında iflas erteleme kararı verilen borçlu şirketin değil, hakkında iflas erteleme kararı bulunmayan diğer borçlunun ihale konusu taşınmazın maliki olması halinde, İİK.nuna 179/b-2 maddesi uyarınca satışın yapılıp yapılamayacağına ilişkindir.

İİK 149. maddesinde; "İcra müdürü, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaza üçüncüa kişi tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyetia üçüncüa şahsa geçmiş ise ayrıca bunlara birer icra emri gönderir’ hükmüne yer verilmiştir. Madde içeriğinden, asıl borçlu ile ipotek veren arasında zorunlu takip arkadaşlığının bulunması sebebiyle haklarında birlikte takip yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Şu halde, asıl borçlu hakkında verilen iflasa erteleme kararının, hem söz konusu kararın niteliği gereği, hem de zorunlu takip arkadaşlığı sebebiyle ipotekli taşınmaz maliki yönünden sonuç doğurmayacağının kabulü mümkün değildir. Temyize konu dosyada mübrez ipotek akit tablosunun incelenmesinde; şikayetçi şirketin borçlarının teminatı olarak diğer borçlu … Ticaret ve Sanayi A.Ş.nin, maliki olduğu taşınmazı, alacaklı banka lehine ipotek ettiği, diğer bir ifade ile asıl borçlunun … ve Endüstri Tesisleri San. Tic.A.Ş., ipotekli taşınmaz maliki ve kredi sözleşmesinde müşterek borçlu müteselsil kefilin de … Ticaret ve Sanayi A.Ş.olduğu anlaşılmaktadır. İpotekli taşınmazın maliki …Ticaret ve Sanayi A.Ş. hakkında verilmiş iflas erteleme veya ihtiyati tedbir kararı bulunmasa da, takip, şikayetçi şirketin borçlarından dolayı ve söz konusu şirket lehine verilen ipoteğe dayalı olarak başlatılmıştır.


Bu durumda, iflas erteleme kararı kapsamında İİK 179/b maddesi gereğince, ipotek konusu taşınmazın satışı gerçekleştirilemeyeceğinden… kararın bu sebeple bozulması gerekirken Dairemizce onandığı anlaşılmakla, borçlunun karar düzeltme isteminin kısmen kabulü gerekmiştir…” (Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 10/04/2015 tarih ve 2015/9115 E., 2015/9290 K. sayılı kararı, Kazancı)

Yine, bir başka kararında, Yargıtay 12. HD,

“…İİK’nun 149. maddesi içeriğinden, asıl borçlu ile ipotek veren arasında zorunlu takip arkadaşlığının bulunması nedeniyle haklarında birlikte takip yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Şu halde, asıl borçlu hakkında iflasın ertelenmesi davası kapsamında verilen tedbir kararının, hem söz konusu kararın niteliği gereği, hem de zorunlu takip arkadaşlığı nedeniyle ipotekli taşınmaz maliki yönünden sonuç doğurmayacağının kabulü mümkün değildir.

Temyize konu dosyada asıl borçlunun şikayetçi borçlu ...Ltd. Şti. olduğu, ipotekli taşınmazın malikinin ise O.A. olduğu anlaşılmaktadır. İpotekli taşınmazın maliki O.A. hakkında verilmiş iflas erteleme veya ihtiyati tedbir kararı bulunmasa da, takip, şikayetçi şirketin borçlarından dolayı ve söz konusu şirket lehine verilen ipoteğe dayalı olarak başlatılmıştır. Bu durumda, iflas ertelenmesi davasında verilen tedbir kararı kapsamında İİK’nun 179/b maddesi gereğince, ipotek konusu taşınmazın satışı gerçekleştirilemeyeceğinden, mahkemece, ihalenin feshi isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” (Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 14/03/2016 tarih ve 2016/2704 E., 2016/ 7442 K. sayılı kararı, e-uyar)

İflasın ertelenmesi kurumu 2018 yılından itibaren yürürlükten kalkmış olmakla birlikte, bu yöntemin yürürlükte olduğu dönemdeki içtihatlar sonrasında, henüz konkordato uygulamasında bir içtihat oluşmamıştır. Her iki kurumun amaçları arasında alacaklılar kadar borçlunun korunması da bulunmaktadır. Bu nedenle iflasın ertelenmesi prosedüründe kabul edilmiş olan prensip ve uygulamaların, sınırlı ölçüde de olsa konkordato prosedürü çerçevesinde de geçerli olduğu bazı durumlar vardır. Nitekim, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. HD, konkordatoda da 3. kişilerin verdiği ipoteğin satış işlemlerinin yapılamayacağına karar vermiştir.

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi, 22/03/2019 tarih ve 2019/188 E., 2019/258 K. sayılı kararında;

“Mahkemece; Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2018/199 E. sayılı dosyası ile davacı borçlu şirketin konkordato talebi üzerine borçlu aleyhine takip yapılmaması ve yapılan takiplerin durmasına dair 05/04/2018 tarihinde tedbir kararı verildiği, davalı alacaklı tarafça borçlu aleyhine tedbir kararından sonra 20/04/2018 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla Kocaeli 8. İcra Müdürlüğünün 2018/24046 E. sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığı, tedbir kararına istinaden icra müdürlüğünce 18/06/2018 tarihli kararla muhafaza tedbirleri ile satış işlemlerinin durdurulmasına karar verildiği, takibe konu taşınmaz üçüncü şahsa ait olsa bile ipotekli taşınmazın hakkında tedbir kararı verilen borçlunun borcundan dolayı satışa konu olduğunu, yasanın ‘bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez’ hükmü ile ipotekli taşınmazın malikinin farklı olması durumunu ayrık tutmadığı, işlemin hukuka uygun olduğunu, bu nedenle şikayetin haklı olmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir…

İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

İİK’nın 149.maddesinde; "İcra müdürü, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmiş ise ayrıca bunlara birer icra emri gönderir’ hükmüne yer verilmiştir. Yine İİK’nın 150/ı maddesinde ‘Borçlu cari hesap veya kısa orta, uzun vadeli kredi şeklinde işleyen nakdi veya gayri nakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu kayıtsız ve şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf …başvurusu üzerine ve anılan maddede yazılı koşulların oluşması halinde icra müdürünün aynı kanunun 149. maddesi uyarınca işlem yapacağı" yazılıdır.

İİK’nın 149. maddesi içeriğinden, asıl borçlu ile ipotek veren arasında zorunlu takip arkadaşlığının bulunması nedeniyle haklarında birlikte takip yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Şu halde, asıl borçlu hakkında iflasın ertelenmesi davası kapsamında verilen tedbir kararının, hem söz konusu kararın niteliği gereği, hem de zorunlu takip arkadaşlığı nedeniyle ipotekli taşınmaz maliki yönünden sonuç doğurmayacağının kabulü mümkün değildir (Yargıtay 12. HD 2018/8672-2019/72 E-K sayılı ilamı).

Somut olayda, her ne kadar borçlu şirket hakkında iflas erteleme değil konkordato tedbir kararı verilmiş ise de, her iki tedbir de aynı mahiyette olup İİK’nın 149. maddesi düzenlemesi karşısında, aynı kanunun 303. maddesinin uygulanma imkanı bulunmadığından; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere göre; kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.”.

Bizim de katıldığımız aksi yöndeki görüşlerin dayanağı ise, konkordato davası kapsamında ipotekli taşınmaz maliki 3. kişiler yönünden verilen bir tedbir bulunmaması ve iflas erteleme kurumu döneminde verilen kararların konkordato hukukuna uyarlanamayacağı ve üçüncü kişiler adına kayıtlı ipotekli taşınmazların satılamayacağına ilişkin yasal düzenleme bulunmamasıdır.

Konuyla ilgili olarak Yargıtay HGK'nın E. 2021/772 K. 2022/240 T. 03.03.2022 tarihli kararında;

"42. Konkordatonun başarıya ulaşması ve alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmesi için borçlunun malvarlığının korunması gerekmekte olup, İİK’nın 295. maddesi de bu amaçla konkordato isteminde bulunanın verdiği ipotek nedeniyle muhafaza tedbiri alınmasını, satışın yapılmasını engellemiştir. Rehin konusu malın üçüncü kişi tarafından verilmesi hâlinde söz konusu rehnin paraya çevrilmesi de istemde bulunan borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu nedenle üçüncü kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesi mümkündür."

şeklinde,

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 2021/1389 Esas 2021/275 Karar sayılı 16.02.2021 tarihli kararında;

"...Rehni 3. kisinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez.

İİK 45. maddesi uyarınca alacaklı önce rehne müracaat etmelidir. Maddede rehnin 3. kisi tarafından verilmis olması durumu ayrık tutulmamıstır. Bu nedenle alacaklının 3. Kisi tarafından verilen rehne öncelikle müracaat etmesi, konkordato talep eden borçlunun malını koruma altında tutacak olup bu husus konkordato kurumunun amacına uygun olacaktır. Bu gerekçeler ısıgında alacagı 3. kisi rehniyle temin edilen alacaklının alacagının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi borçlu ve rehin veren 3.kisinin kanunun 303. Maddesi çerçevesinde hareket etmesi gerekecektir."

şeklinde karar verilmiştir.

Kanaatimizce de, üçüncü kişilerce ipotek verilen taşınmazların konkordato sürecinde satılması, bu taşınmazların konkordato projesinde yer alması ve borçlunun ticari faaliyetlerinde kullanılması durumu hariç olmak üzere, mümkün olmalıdır. Zira, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplerde işleyen yüksek faizlerin bu yönüyle bertaraf edilebilmesi, projenin de başarıya ulaşmasının önünü açmaktadır.


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Hukuk Yargılamasında Tanık

Tanık, taraflar arasında çekişmeli olan olaylar ve durumlarla ilgili bilgisi ya da görgüsü olan, davanın tarafları dışında bulunan...

 
 
 

Comments


bottom of page