top of page

Taşınmazlarda Ortaklığın Satış Yoluyla Giderilmesi

  • Yazarın fotoğrafı: Elem DOĞDU ÖZKAN
    Elem DOĞDU ÖZKAN
  • 2 Haz
  • 9 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 4 Haz

Ortaklığın giderilmesi, diğer adı ile izale-i şüyu, paylı yahut elbirliği halinde mülkiyete tabi taşınmazlar için istenebilir. Bu giderim, mümkünse aynen taksim, değilse satış suretiyle sağlanır. 7445 sayılı Kanun ile Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) eklenen 18/B maddesi uyarınca taşınır ve taşınmaz malların paylaştırılması ve ortaklığın giderilmesiyle ilgili uyuşmazlıklarda dava açmadan önce arabuluculuk yoluna başvurulması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Bu sebeple, dava açmadan önce ortaklığın giderilmesi istenilecek taşınmaz yahut taşınmazların tapu kaydının incelenmesi ve tapu kaydında yer alan maliklerin tümü ile arabuluculuk yapılması, akabinde anlaşma olmaması halinde dava açılması gerekli ve önemlidir.


Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?


Davada görevli mahkeme, Sulh Hukuk Mahkemesi; yetkili mahkeme ise taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi, birden fazla taşınmaz var ise taşınmazlardan herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesidir.


Talep Nasıl Olmalıdır? Mahkeme talepten başkasına karar verebilir mi?


Bu davada taraflar hem davalı hem davacı konumundadır. Verilecek karardan her iki taraf da yararlanır. Genel olarak bu davalarda, davacının dava dilekçesindeki talebi taşınmazların aynen taksimi, aynen taksimin mümkün olmaması halinde satış suretiyle ortaklığın giderilmesi yönünde terditli (seçenekli) olur. Davacının taşınmazların aynen taksimi, yani bölünerek her bir taşınmazın davacı yahut davalılara verilmesi şeklindeki talebi, dosyada alınan bilirkişi raporu ile mümkün görünmez ise, bu halde ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilir.


Ancak, dava dilekçesinde davacının yalnızca aynen taksim talebi var ise, bu durumda mahkemece bilirkişi raporu aynen taksime elverişli olmadığı, ortaklığın ancak satış yoluyla giderilebileceği yönünde olsa dahi mahkemece taleple bağlı kalınır ve satışa karar verilemez. Bununla birlikte, davalı, böyle bir durumda davacı yalnızca aynen taksim isteminde bulunmuş olmasına karşın kendisi satış talebi olduğunu Mahkemeye bildirirse davalının talebi dikkate alınarak ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verilebilir. Görüldüğü üzere, davalı da tıpkı davacı gibi dosya kapsamında talepte bulunma hakkına sahiptir.


Yargılama Süresi Nasıldır?


Bu davalarda basit yargılama usulü uygulanır. Dava dilekçesinin davalı/davalılara tebliği üzerine davalı tarafça iki hafta içerisinde cevap dilekçesi sunulur veya sunulmazsa da böylece dilekçeler aşaması tamamlanmış olur. Taraf sayısı fazla ise ve taraflar avukatla temsil edilmiyorsa bu durumda tüm tebligatların taraflara tebliği hem zaman almakta hem de davacıya maddi külfet yüklemektedir. Ayrıca, tebligat sorunları da sürecin uzamasına sebebiyet vermektedir.


Taraf Teşkili, Arabuluculuk ve Arabuluculuk Yapılmayan Maliklerin Durumu


Dava konusu taşınmaz paylı mülkiyete tabi ise paydaşların, elbirliği mülkiyetinde ise ortaklar sağ ise ortakların, vefat eden ortak var ise mirasçıların tümünün davada taraf olarak yer alması gerekir. Dava açıldıktan sonra tapuda kayıtlı olan maliklerden birinin vefatı halinde Mahkemece, davacı tarafa yetki verilerek mirasçılık belgesinin dosyaya eklenilmesi istenilir. Taraf teşkili kamu düzenindendir, mahkemece kendiliğinden gözetilir.


Arabuluculuk ortaklığın giderilmesi davalarında, 01.09.2023 tarihinden sonra açılan davalarda dava şartıdır ve dava açılmadan önce davaya konu edilen taşınmaz yahut taşınmazların tapuda kayıtlı tüm malikleri ile arabuluculuk yapılması gerekir, aksi halde davanın usulden reddine karar verilir demiştik. Ancak, uygulamada, eğer tapu maliklerinden bir veya birkaçına karşı arabuluculuk başvurusunda bulunulmuş ve anlaşma olmaması üzerine arabuluculukta taraf gösterilen kişilere karşı dava açılmış; sehven/ bilerek tapu maliklerinden bir veya birkaçı ile arabuluculuk yapılmadığı görülmüş ise Mahkemece, davacıya, kendisi ile arabuluculuk görüşmesi yapılmamamış tapu maliklerini davaya dahil etmek üzere süre verildiği, davacıların da dahili dava dilekçesi yoluyla, arabuluculuk yapılmaksızın bu kişileri davaya dahil ettikleri, yargılamanın bu şekilde sonuçlandırıldığı görülmektedir. Kimi mahkemelerce ise, arabuluculuk görüşmesi yapılmamış tapu malikleri ile dava esnasında arabuluculuk görüşmesi yapılıp dosyaya sunulmak üzere süre verildiği görülmektedir. Oysa, arabuluculuk dava şartı sonradan tamamlanabilir bir şart değildir.

Davanın açıldığı tarihte, tapu kayıtlarının incelenerek tüm maliklerle arabuluculuk yapılması, anlaşma olmaması halinde dava açılması arabuluculuğun ruhuna ve kanun düzenlemesine uygun olandır. Mahkemelerce dahili davalı yoluyla dosyaya arabuluculuk görüşmesi yapılmamış maliklerin eklenerek yargılamaya devam edilmesi yanlıştır. Bu durumda, dava açılmadan önce arabuluculuk şartı yerine getirilmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekir.

Nitekim, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi, 18/02/2025 tarihli, 2025/106 Esas, 2025/158 Karar sayılı ilamında, "Somut olayda; eldeki davanın 13/11/2024 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibariyle dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, dava dilekçesine ekli dava konusu taşınmazlarda dosya tarafları dışında da malikler bulunduğu, bu taşınmazlara ilişkin tüm davalılar/hissedarlar yönünden arabuluculuk görüşmelerinde tüm hissedarlarının usulüne uygun şekilde yer almadığı anlaşılmakla mahkemece davanın usulden reddine dair verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Mahkemenin dosyada toplanan delillere göre, vermiş olduğu kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından istinaf talebinde bulunanın istinaf başvurusunun HMK.'nun 353/1-b-1 maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki kararın verilmesi gerekmiştir." şeklinde karar verilmiştir.

Dosya kapsamında yer alan taşınmazlardan bir kısmı yönünden tüm maliklerle arabuluculuk yapılmış ancak biri yahut bir kısmı yönünden tüm maliklerle arabuluculuk görüşmesi yapılmadan dava açılmış ise, bu durumda, görüşmesi eksiksiz yapılan taşınmaz yönünden dosya tefrik edilir (ayrılır), ve eldeki arabuluculuk görüşmesi yapılmamış taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi, 30/02/2024 tarihli, 2024/1571 Esas, 2024/1867 Karar sayılı ilamında, "Dosya incelendiğinde; eldeki davanın 05/04/2024 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibariyle dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu, dava konusu Ankara İli, Gölbaşı İlçesi, Velihimmetli Mahallesi 116286 ada 5, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazların maliki olarak sadece dosya taraflarının bulunduğu, dava konusu diğer taşınmazlar olan Ankara İli, Gölbaşı İlçesi, Hallaçlı Mahallesi 124259 ada 2 parsel ve 124266 ada 6 parsel ile Velihimmetli mahallesi 116356 ada 8 parsel ve 116255 ada 38 parsellerde ise dosya tarafları dışında da malikler bulunduğu, Ankara İli, Gölbaşı İlçesi, Velihimmetli mahallesi 116286 ada 5, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tüm davalılar/hissedarlar yönünden arabuluculuk başvurusu yapılmış iken diğer taşınmazların arabuluculuk görüşmelerinde tüm hissedarlarının usulüne uygun şekilde yer almadığı, bu haliyle davadan önce dava konusu yapılan Ankara İli, Gölbaşı İlçesi, Velihimmetli mahallesi 116286 ada 5, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazlar yönünden zorunlu arabuluculuk dava şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır. Bu nedenle Mahkemece, zorunlu arabuluculuk dava şartının gerçekleşmeyen Ankara İli, Gölbaşı İlçesi, Hallaçlı Mahallesi 124259 ada 2 parsel ve 124266 ada 6 parsel ile Velihimmetli mahallesi 116356 ada 8 parsel ve 116255 ada 38 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın tefrik edilip yargılamaya zorunlu arabuluculuk dava şartı gerçekleşen Ankara İli, Gölbaşı İlçesi, Velihimmetli mahallesi 116286 ada 5, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazlar yönünden devam edilerek davanın esası hakkında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde tüm taşınmazlar yönünden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair karar verilmesi isabetsizdir." şeklinde karar verilmiştir.

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi, 21/05/2025 tarihli, 2025/1724 Esas, 2025/994 Karar sayılı ilamında, "Dava konusu taşınmaza ait dosyada mevcut tapu kaydı incelendiğinde muris Mürüvvet Akman adına kayıtlı olduğu, yine davacı tarafından dosyaya ibraz edilen İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 02/08/2023 tarih 2023/1317 esas 2023/1264 karar sayılı mirasçılık belgesinin incelenmesinde, tapu maliki murisin Kemal Akman dışında mirasçılarının bulunduğu, bu hissedarların arabulucuk sürecine dahil edilmedikleri (arabuluculuk başvuru formunda taraf olarak gösterilmedikleri) görülmüştür. Arabuluculuk sürecinin yönetilmesi ve taraflara ulaşılarak görüşmeye davet edilmeleri arabulucunun sorumluluğunda ise de; arabulucunun başvuru formunda gösterilmeyen hissedarları bulma ve görüşmeye davet yükükümlülüğü bulunmamaktadır. Başvuru formunun sorumluluğu başvurana aittir. Eldeki olayda, dava konusu taşınmazın hissedarlarından bir kısmının arabuluculuğa başvuru formunda taraf olarak gösterilmeyip arabuluculuk sürecine dahil edilmedikleri, dolayısıyla usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusu ve süreci bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir." şeklinde karar verilmiştir.

Yine, benzer nitelikte, Denizli Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, 22/04/2025 tarihli, 2025/1522 Esas, 2025/1016 Karar sayılı ilamında, dava açılmadan önce tüm taraflarla arabuluculuk başvurusu yapılmaması halinde davanın usulden reddine karar verildiğinde, karşı taraf vekili lehine maktu vekalet ücretine hükmolunacağı kararlaştırılmıştır. İlamda; "Arabuluculuk sürecinin yönetilmesi ve taraflara ulaşılarak görüşmeye davet edilmeleri arabulucunun sorumluluğunda ise de; arabulucunun başvuru formunda gösterilmeyen hissedarları bulma ve görüşmeye davet yükümlülüğü bulunmamaktadır Eldeki olayda, dava konusu taşınmazların hissedarlarından bir kısmının arabuluculuğa başvuru formunda taraf olarak gösterilmeyip arabuluculuk sürecine dahil edilmedikleri, dolayısıyla, usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusu ve süreci bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.

Ancak dosyanın incelenmesinde davalılar Ali Cansever ve Fikriye Kara vekili tarafından dosyaya vekaletname sunularak cevap dilekçesi verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş olup HMK'nun 323 ve devamı maddeleri ve AAÜT gereğince davalılar Ali Cansever ve Fikriye Kara lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırıdır." şeklinde hüküm kurulmuştur.

Ortaklığın giderilmesi istenilen taşınmaz üzerinde başkalarına ait yapılar varsa, bu yapı maliklerinin de arabuluculuğa dahil edilmesi ve davanın bu şekilde açılması gerekir. Aksi durumda, davanın usulden reddine karar verilir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 55. Hukuk Dairesi, 17/04/2025 tarihli, 2025/1867 Esas, 2025/1249 Karar sayılı ilamında, "Somut davada, davacının ortaklığın giderilmesi istemiyle açmış olduğu davanın 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'na 7445 sayılı Kanunla eklenen 18/B maddesine göre zorunlu arabuluculuğa tabi davalardan olduğu, davanın kanunun yürürlük tarihi olan 01.09.2023'den sonra açılması nedeniyle anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi gerektiği, davacının, tüm tapu maliklerine karşı arabuluculuk sürecine başvurmadığı, yalnızca işbu davanın davalıları aleyhine arabuluculuk sürecine başvurduğu, davacı vekili her ne kadar davanın konusunun da anneden miras kalan işbu bina üzerindeki ortaklığın giderilmesinden ibaret olduğunu, dava konusu 21 nolu parsel üzerinde başkaca binalar ve o binalara ait hisse sahipleri de bulunduğunu, ancak huzurdaki davanın, 21 nolu parsel üzerindeki diğer binaları ve dolayısıyla o binaların hisse sahiplerini kapsamadığını iddia etmiş olsa da, ortaklığın giderilmesi davasında verilecek kararın ana taşınmaz üzerindeki tüm binaları kapsayacak olması nedeniyle Mahkemece, tüm maliklere karşı arabulucuğa başvurulmadan dava açılması nedeniyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, anlaşılmıştır." şeklinde karar verilmiştir.


Hukuki Yarar Nedir, Hangi Durumlarda Dava Hukuki Yarar Yokluğundan Reddedilir?


Ortaklığın giderilmesi davalarında davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Mirasçılar arasında her bir taşınmazın kime ait olacağı belirlenmiş, taşınmazlar taksim edilmiş ise, ortaklığın sürdürülmesi yönünde sözleşme yapılmış ise, ya da İİK m. 121 hükmü uyarınca davacının alacağını tahsil için açacağı ortaklığın giderilmesi davasında taşınmazın paylı mülkiyete tabi olması halinde davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilir.


Ortak Olunan Tüm Taşınmazları Davaya Konu Etmek Zorunda Mıyız?


Ortaklığın giderilmesi davası, malikleri aynı olan ve ortak olunan bir taşınmaz için açılabileceği gibi birden fazla taşınmaz için de açılabilir. Davacı, yalnızca bir taşınmazın ortaklığının giderilmesini isterse, o taşınmaza ilişkin dava açabilir. Birden fazla taşınmaz için dava açıldığında, biri yönünden taraflar arasında anlaşma sağlanırsa o taşınmaz yönünden davacı ortaklığın giderilmesi talebinden feragat edip kalan taşınmazlar yönünden davaya devam edebilir.

Ortaklığın giderilmesi istenilen taşınmazların tümünün maliki aynı olmayabilir. Örneğin A taşınmazının malikleri X, Y, Z; B taşınmazının malikleri X, Y, Z, T ise davada husumet X, Y, Z, T'ye yöneltilerek her iki taşınmaz yönünden tek dava açılabilir. Mahkemece yapılan yargılamada, her taşınmaz için ayrı hüküm kurulur. Ancak vekalet ücreti yönünden her taşınmaz için kendisini vekille temsil ettiren lehine ayrı vekalet ücretine hükmedilmez, vekalet ücreti maktudur ve 2025 Mayıs ayı itibari ile 28.500 TL'dir.


Taşınmaz Aynen Taksiminin Mümkün Olduğu Nasıl Anlaşılır?


Mahkemece, taraf teşkili sağlandıktan sonra uygun bir günde keşif yapılması ve akabinde bilirkişi raporunun taraflara tebliğinin sağlanması gerekir. Yapılan keşif neticesinde, dosya arasına alınan imar evrakı, çaplı tapular, krokiler ve diğer evrak ile birlikte, taşınmazların aynen taksiminin mümkün olup olmadığı, aynen taksim mümkün değil ise satışa esas bedelin ne olduğu hesaplanır. Bu hesap yapılırken varsa taşınmaz üzerindeki bina, ağaç veya benzeri yapıların (muhdesat) da değeri hesaplanır.


Muhdesat Nedir, Taşınmaz Üzerindeki Yapılar Nasıl Değerlendirilir?


Taraflardan bir veya birkaçı, eğer bu yapıları kendisinin meydana getirdiği kanaatinde ise mahkemeye "muhdesat iddiası"nda bulunur. Bu yapının kendisine ait olduğunu iddia eden tarafın iddiasını diğer tüm taraflar kabul ederse bilirkişi tarafından hesaplanan bu muhdesat değeri, bu kişiye ait olacak şekilde belirlenir. Ancak taraflardan bir veya birkaçı bu muhdesata itiraz eder, muhdesat iddiasında bulunan kişi tarafından meydana getirildiği iddiasını kabul etmez ise bu durumda Mahkemece muhdesatın kendisine ait olduğunu iddia eden tarafa "muhdesatın aidiyetinin tespiti" davası açmak üzere süre verilir. Bu süre içerisinde dava açılmazsa yargılamaya bulunduğu şekilde devam edilir, dava açılırsa açılan dava sonucu beklenir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında görevli mahkeme Asliye Hukuk mahkemeleridir.


Eğer muhdesat konusunda bir ihtilaf olmazsa, bilirkişi raporunda muhdesatların her birinin sahibi belirlenir, rapordaki tevzi tablosunda gösterilen şekilde taşınmazın toplam bedeli üzerinden, bedelin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik oran kurulmak suretiyle gösterilir ve bu oranlar doğrultusunda veya raporda dağıtım tablosu var ise bu tabloya göre bedelin dağıtımı yapılır. Taşınmazın üzerindeki yapılar, taşınmazdan ayrı olarak satılamaz.


Satış İşlemi Ne Zaman ve Nasıl Gerçekleştirilir?


Taşınmazın taraflar arasında mı yoksa halka açık, herkesin katılımı ile mi satılacağı hususunda yargılama esnasında taraflarca beyanda bulunulur. Davanın taraflarının tamamı satışın ortaklar arasında gerçekleştirilmesini isterse ihale, dışa kapalı şekilde gerçekleşir. Taraflardan bir tanesi dahi ortaklar arasında satışa rıza göstermezse, ihale dışarıdan da katılıma açık şekilde gerçekleşir. Her durumda, ortakların ihaleye katılma hakkı olduğunu söylemekte fayda vardır. Hüküm fıkrasında satışın ne şekilde yapılacağının gösterilmesi gerekir. Hükümde bu şekilde bir açıklık yok ise satışın genel açık artırma yoluyla yapılacağı anlaşılır. Bozma sebebi olarak görülmez. (Yargıtay 14. HD, 22.12.2016 tarihli ve 2015/6567 Esas, 2016/10796 Karar)


Mahkemece verilen satışa ilişkin karara karşı kanun yolu başvurusunda bulunulabilir. Gerekçeli kararın tebliği üzerine iki hafta içerisinde kanun yolu başvurusunda bulunulmazsa karar kesinleşir. Kanun yoluna başvuru halinde, üst mahkemeden karara karşı yapılan başvurunun reddine karar verilmeden karar kesinleşmeyeceğinden satış aşamasına geçilmez.


Karar kesinleştikten sonra kesinleşme şerhinin dosyaya eklenmesini müteakip, kararı veren Mahkemeden dosyanın satış memurluğuna gönderilmesini istemek gerekir. Uygulamada, satışı isteyen kimse tarafından dosya fotokopisi çektirilerek satış memurluğuna elden teslim edilmektedir.

Satış memurluğunda oluşan dosyaya, haciz teslim ve satış harcı, satış ve gider avansı yatırılmaktadır. 2025 yılı Mayıs ayı için bu aşamada yaklaşık 37.000 TL harç ve avans yatırılacağını söyleyebiliriz. Bu bakımdan, dosyaya satış memurluğu aşamasında yatırılacak harçlar konusunda hazırlıklı olmak gerekir. Dosyanın satış memurluğunda esas numarası alması, harçların da yatırılması üzerine, ilgili memur tarafından taşınmazın güncel tapu ve imar bilgileri, her ne kadar Mahkeme aşamasında alınmış ise de bu aşamada "yeniden" bu satış memurluğu dosyası arasına alınır ve satış isteyenin talebi üzerine de dosya, bilirkişi görevlendirilmesi yapılmak üzere sıraya alınır.

Dosyanın bilirkişiye tevdii üzerine taşınmazların güncel bedelleri bilirkişi raporu ile "yeniden" tespit edilir, rapor taraflara tebliğ edilir, kıymet takdirinin kesinleşmesi üzerine belirlenen ihale gün ve saatinde ise İcra İflas Kanunu m. 112 vd hükümleri uyarınca satış işlemi gerçekleştirilir.

İhale işlemleri, görüldüğü üzere satış memurluğunca yürütülür. Bu bakımdan, satış memurluğunca yapılan işlemlere karşı yöneltilecek şikayetler; icra mahkemesi tarafından değil, ortaklığın giderilmesine karar vermiş olan Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından incelenir.

Sulh Hukuk Mahkemesince ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiğinde, kendisini vekille temsil ettiren tüm taraflar lehine, hem davacı hem davalı lehine vekalet ücretine hükmolunur. Karşı vekalet ücreti maktudur, taşınmazın değerine yahut sayısına göre belirlenmez. Kendisini vekille temsil ettiren davacı ve davalılar lehine hükmedilen vekalet ücreti ayrıca icra takibine konu edilemeyeceği gibi satış istemi yönünden de ilamlı takip yapılmayacak, tüm işlemler satış memurluğunca yürütülecektir. Yapılan ihale sonucunda taşınmazların satışı halinde satış bedeli, paylı mülkiyette paydaşların tapu kaydındaki payları ve mirasçılık belgesindeki payları oranında; elbirliği mülkiyetinde ise mirasçılık belgesinde yazılı paylar oranında dağıtılır. Vekalet ücreti de satış sonrası vekillere ödenir.

İhale aşamasında yaşanılacak sorunlar bir yana, dosyada makalemizde yer verilmeyen ancak bilirkişi raporlarında yapılan hatalar sebebi ile hak kaybı oluşturabilecek çok sayıda sorunla karşılaşıldığından bu davaların avukatla takibi önemlidir.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Hukuk Yargılamasında Tanık

Tanık, taraflar arasında çekişmeli olan olaylar ve durumlarla ilgili bilgisi ya da görgüsü olan, davanın tarafları dışında bulunan...

 
 
 

Comments


bottom of page